Duverger’in Siyaset Bilimi Üzerine… - Erdal SARIÇAM
Duverger, “Siyasi Partiler" adlı kitabında Türkiye demokrasisinden de bahseder. Özellikle tek partili ve iki partili yılların Türkiye’si üzerinde önemle durur ve Kemalist ideolojiyle parlamenter sistemi inceleme altına alır. Örneğin Duverger, genç Cumhuriyet’i şu cümlelerle tanımlar: “Kemalist devrim, özü bakımından faydacıdır. Kemalizm’in görevi, Ortadoğu uluslarının modernleşmelerini önleyen başlıca engele, yani İslâmiyet’e karşı mücadele ederek, Türkiye’yi “Batılılaştırmak” olmuştur.
Maurice Duverger, anayasa hukuku ve siyaset bilimi denince akla ilk gelen isimlerden biridir. Kendisinden “otorite” diye söz edilse, bunun abartılı olmayacağından emin olabilirsiniz. Uzun ve son derece üretken bir hayat süren Maurice Duverger 17 Aralık 2014’te, 97 yaşında hayata veda etti. Fransız’dır. Özellikle, yazdığı “Siyasi Partiler” adlı o hacimli kitabı, siyasetle yakından ilgilenenler için bir baÅŸvuru kaynağı niteliÄŸindedir.
Åžimdi Duverger, sadece anayasa hukuku ve siyaset bilimiyle deÄŸil, bununla iç içe olan siyaset sosyolojisi ve toplumsal sosyolojiyle de yakından ilgilenmiÅŸtir. Ayrıca bu konularda saygın eserler ortaya koymuÅŸ, “meseleye” çok defa bu açıdan da bakmış ve bütün bu araÅŸtırmalarının sonrasında da bir takım saptama ve tahlillerde bulunmuÅŸtur. Saptama ve tahlillerinin neredeyse tamamı bugünün siyaset bilimine ve siyaset bilimcilerine ışık tutacak ve yol gösterecek kalitededir.
Siyasetin baÅŸtan sona bir “insan yönetme sanatı” olduÄŸunu düÅŸünen Duverger, siyaset bilimine, “Partiler siyasi bir kurum olmanın ötesinde, önemli bir insan topluluÄŸudur.” anlayışıyla yaklaÅŸmıştır. Zira ona göre partileri var eden en temel faktör “insan” dır. Bu baÄŸlamda git gide önem kazanan sosyoloji ve siyaset sosyolojisi de Duverger’in üzerinde titizlikle durduÄŸu bir mesele olarak öne çıkar. Duverger tüm kariyerinde siyaset bilimini besleyen tamamlayıcı gücün siyaset sosyolojisi olduÄŸunu birçok defa vurgulamış, sosyoloji olmadan siyasetin de olmayacağını, olsa bile önemli ölçüde eksik kalacağını savunmuÅŸtur.
Siyaseti ve bilhassa günümüz siyasetini yakından ilgilendiren demokrasi de iÅŸte tam bu noktada ortaya çıkar. Siyaset, sosyoloji ve demokrasi, Duverger’in kariyeri boyunca altını çizdiÄŸi kavramların başında gelir. “Parlamenter demokrasinin doÄŸuÅŸu, siyasal partilerin geliÅŸimine
yol açmıştır.” diyen Duverger’e göre sosyoloji demokrasiyi, demokrasi de siyaseti ve siyasal partileri dizayn etmiÅŸtir. Müspet anlamda tabi… Sosyoloji ve siyaset sosyolojisi bunun için çok önemlidir. Bunun önemine binaen iyi yetiÅŸmiÅŸ siyasetçilerle pozitif siyasi kurumların var olma zorunluluÄŸu, yine Duverger’in kalın çizgilerle altını çizdiÄŸi bir baÅŸka noktadır. Bir bakıma ÅŸöyle denilebilir: Siyasetsiz sosyoloji, sosyolojisiz siyaset olmaz! (Bunu Duverger demiyor, ben diyorum.)
Duverger, “Siyasi Partiler" adlı kitabında Türkiye demokrasisinden de bahseder. Özellikle tek partili ve iki partili yılların Türkiye’si üzerinde önemle durur ve Kemalist ideolojiyle parlamenter sistemi inceleme altına alır. ÖrneÄŸin Duverger, genç Cumhuriyet’i ÅŸu cümlelerle tanımlar: “Kemalist devrim, özü bakımından faydacıdır. Kemalizm’in görevi, OrtadoÄŸu
uluslarının modernleÅŸmelerini önleyen baÅŸlıca engele, yani Ä°slâmiyet’e karşı mücadele ederek, Türkiye’yi “BatılılaÅŸtırmak” olmuÅŸtur. Kemalist rejim, FaÅŸist olmamakla birlikte, demokratik de sayılamaz! Uygulamada seçimler, tek bir aday hakkında yapılan plebisitlerden ibaret kalıyordu; temel siyasal özgürlükler de çok sınırlı nitelikteydi.”
Bu konuyu bir başka yazımda başlı başına ele alacağımdan detaylarına girmiyorum.
Siyaset Bilimini büyük bir titizlikle inceleyen Duverger’in demokrasi anlayışı da dikkat çekicidir. Demokrasiyi çok geniÅŸ bir yelpazede ele alan Duverger, demokrasiyi “siyasal demokrasi” ve “sosyal demokrasi” olmak üzere iki baÅŸlık altın inceler. Siyasi partilerin geliÅŸimini, demokrasinin geliÅŸimine baÄŸlar. Politik kurumlarının meÅŸruiyetini demokrasinin varlığıyla iliÅŸkilendirir. Yani ona göre, demokrasi ne kadar etkin ve iÅŸler haldeyse, politik kurumlar da (siyasi partiler gibi) o kadar etkin ve iÅŸler haldedir.
Bugün belki de ülke olarak yaÅŸadığımız birçok sorunun altındaki en temel sebep de budur; yani demokrasiyi en etkin ve iÅŸler ÅŸekilde kullanamıyor olmamız… Öyle ki, demokrasiyi iÅŸler ÅŸekilde kullanamıyor olmamız, toplumu olduÄŸu gibi siyasal partileri de derin bir çıkmaza sürüklüyor. Mesela ülkenin ikinci ve üçüncü büyük partisi aynı genel baÅŸkan liderliÄŸinde tam 8 seçime giriyor ve hepsini kaybediyor. Ve 8 seçimin tamamını hep aynı parti, Ak Parti kazanıyor. Kaybeden liderler bu korkunç yenilgiye raÄŸmen koltuklarında kalabiliyorlar! Ä°stifa, akıllarına bile gelmiyor! (Lütfen CHP ve MHP’nin son 12 yılına bakınız.) Bu durum Duverger’in iÅŸaret ettiÄŸi demokrasinin ve siyasi kurumların iÅŸlerliÄŸiyle ilgili… Demokrasi algısı kusurlu olunca, siyasi partiler de kusurlu oluyor. CHP ve MHP’nin bir türlü iktidara gelememesinin tek sebebi, parti içi demokrasinin kusurlu iÅŸleyiÅŸi; hatta belki de hiç olmayışıdır.
DüÅŸünün ki, ülkemizde uluslararası gözlemciler nezaretinde demokratik seçimler yapılıyor ve milletimiz, tamamen özgür iradesiyle bir partiyi iktidara taşıyor. Buna karşın, iktidara gelemeyen diÄŸer partilerin tamamı geniÅŸ bir koalisyon kuruyor ve her türlü meÅŸru ve gayri meÅŸru yolla iktidarı devirmeye çalışıyor. Siyasi partilerin bir araya gelmeleri ve ortak bir noktada buluÅŸup birlikte hareket etmeleri elbette demokrasinin bir rengi olabilir ancak “milletin tercihine razı olma” da demokrasinin olmazsa olmazlarından deÄŸil midir?
Duverger, Türkiye’deki siyasi yapıya ve demokrasiye çok temkinli yaklaÅŸmış ve bugün yaÅŸadıklarımızla, temkinli yaklaÅŸmakta aslında ne kadar haklı olduÄŸunu ortaya koymuÅŸtur. Temelde, bütünüyle milletin özgür ve bağımsız tercihiyle iktidara gelen bir partinin, ulusal ya da uluslararası oyunlarla ne tür tehlikelerle karşı karşıya bırakıldığı herkesçe malumdur. Duverger Türkiye’deki demokrasiyi tanımlarken kullandığı “nazik demokrasi bitkisi” deyimini, ÅŸüphesiz rast gele seçmemiÅŸtir. Ülkemizdeki demokrasi hakikaten son derece nazik ve kırılgan bir yapıya sahiptir. Belki de tüm siyasi kurumların bu nazik bitkiye hep birlikte su vermeleri gerekmektedir. Zira bu bitkinin kuruması, demokrasimizin ve demokratik sistemimizin de kuruyup gitmesi anlamına gelecektir.
Duverger, siyaset bilimini ve demokrasiyi incelerken, bu önemli kavramların ülkelere ve bölgelere göre uygulamada çeÅŸitlilik gösterebileceÄŸinden söz eder. Ancak onun son sözü, her ÅŸeye raÄŸmen ÅŸudur: “Åžartlar ne olursa olsun, demokrasiden asla vaz geçilmemeli ve demokratik toplumun inÅŸası için gereken neyse en etkili biçimde, cesaretle icra edilmelidir. Buradaki en önemli faktör ise milletin ta kendisidir!”
Henüz yorum yapılmamış.